içimizde mi tutacaktık ?
kesinlikle hayır..
bir yolunu bulup bu zehirli kanı, tepkili nefesimizi dışarı savuracaktık.
ama facebook insanların kolayına geliyor
ve burada bir profil fotoğrafı koymak, iki ileti yazmak,
insanların göstermeleri gereken tepkilere zemin oluyor.
insanların tepkileri "sanallaştırılılıyor", gerçek tepkiler
yavaş yavaş soğuruluyor..
bundan sonra da, face'den tepkimizi de verdik, hayatımıza
kaldığımız yerden devam edelim deniliyor..
sen ben değil hepimiz yapıyoruz bunu !!
eskiden olsa, face olmasa, tepkimizi yine bir şekilde gösterirdik,
giderdik bir yerlerde buluştuğumuzda arkadaşlarımızla görüş alışverişi
yapar tartışırdık, şimdi bunun yerini iletileri beğenme adeti aldı..
bu tip konular face'de konuşuluyor, dışarlarda buluşulduğunda ise
moda, ligler, dersler vs konuşuluyor..
face'e bir karanlık foto koyup, iki satır ileti yazıp,
başkasının yazdığı iki satırı da beğenip vatandaşlık görevlerini
yapmış olduklarını düşünenlere tepkiliyim ve hiçbirini samimi
bulmuyorum.
ben sanal ortamda tepki gösterilmesine, iletiler paylaşılmasına karşı değilim,
ancak sadece buralardan "sanal tepkiler" gösterilip somutlaştırılmamasına tepkiliyim.
sanal ortamlar bilgi/belge, yazılı ya da görsel haber paylaşmanın en hızlı
en etkili yolu, tabi ki paylaşılsın tabi ki yazılsın çizilsin..
burada muhatabınız arkadaşlarınızdır, tartışır gelişirsiniz..
ancak teröre lanet yağdıran bazı cümleler var sanki karşısında pkk terör örgütü duruyor,
onun face i var, ona lanet yağdırılıyor.. işte bunları samimi bulmuyorum,
nefret kusacağız tabi ki, ama bunun muhattabı kim ? sanallaştırınca bu tepkimizi,
muhattabımız kim oluyor ? en fazla arkadaşlarınız okuyup sizinle aynı fikirde
olduğunu gösteriyor.. zaten böyle bir konuda aynı fikirde olmasaydınız,
nasıl arkadaş olabilirdiniz ki..
yani diyeceğim tepkimiz de, lanet edişimiz de sanalda kalıyor,
gerçeğe dönüştürülmüyor.
hani örgütlenmek, birleşmek, yürüyüş düzenlemek için kullanırsın eyvallah,
ama iki satır yazmakla, bir karanlık foto koymakla Atatürk Milliyetçiliği yapılmaz!!
Allah büyük TÜRK Milletinin yanında olsun,
Şehitlerimizin toprağı bol, ruhu şâd, mekanları cennet, komşuları ATATÜRK olsun..
Saygılarımla..
Not: Alem FM'i, Nihat Sırdar'ı Sirvisineği böyle günlerde yayın yapmamasını eleştirdiğim kadar,
Okan Bayülgen'in de yaptığı yayınları ve konuşmalarını o kadar taktir ediyorum ve yürekten katılıyorum..
22 Ekim 2011 Cumartesi
27 Eylül 2011 Salı
bazı şeyler eksik, bazı şeyler tam değil
konuşmayı sevmem
ama yazarım..
dinlemeyi severim
ama okumam..
yalnızlığı severim
ama yalnız yapamam..
klasik şeyleri sevmem
ama klasik müziğe bayılırım..
monoton düzene, tekdüzeciliğe karşıyım
ama karmaşık yaşamımın hep aynı kalmasını isterim..
kalabalıkta yalnız kalmayı isterim
yalnızken kalabalık olmayı
hep olmayanı yani..
sen nesin diye sorsan bilemem
sen nesen ben de oyum biraz..
herkesden biraz işte
karınca kararınca..
hep birşeyler isterim
ama hiçbirşey yapmam..
keşke derim pişmanlık duyarım
yarın olur yine yapmam..
ama yazarım..
dinlemeyi severim
ama okumam..
yalnızlığı severim
ama yalnız yapamam..
klasik şeyleri sevmem
ama klasik müziğe bayılırım..
monoton düzene, tekdüzeciliğe karşıyım
ama karmaşık yaşamımın hep aynı kalmasını isterim..
kalabalıkta yalnız kalmayı isterim
yalnızken kalabalık olmayı
hep olmayanı yani..
sen nesin diye sorsan bilemem
sen nesen ben de oyum biraz..
herkesden biraz işte
karınca kararınca..
hep birşeyler isterim
ama hiçbirşey yapmam..
keşke derim pişmanlık duyarım
yarın olur yine yapmam..
6 Eylül 2011 Salı
TFF UEFA EL ELE FENERBAHÇE NEREYE ?
Çok sevdiğim bir abimden Türk futbolunda yaşanan son olaylarla ilgili olarak bana gönderdiği yazıyı olduğu gibi aktarıyorum..
$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$
Akabinde de benim yorumum şu şekilde oldu :)
abi valla bu yazıdan anladığım zaten bizim de uzun süredir birlikte
söylediğimizi, tff nin beş para etmez oluşu ve adam gibi tutarlı konuşmalar
yapmadığı.
ne dediğini bilmez, yalan yanlışla günü kurtarmaya çalışan bir tff..
play-off ise hem günü kurtarmaya yönelik bir adımdı
çünkü fb'yi eksi puanla başlatacakları da çok önceden belliydi,
hem de kulüpler birliğinin para tutkusuna yönelik bir adımdı,
olası olarak fb düşürülürse maç sayısı artsın da havuz dolsun diye..
bence fb nin davranışı tutarlı olmuş.
ben yaptılar yapmadılar demiyorum,
yaptılarsa çıksın ortaya çeksinler cezalarını ne ikinci ligi en alt lige
düşürülsün gerekirse,
yeter ki bizim ekmek paramızı götürüp de yatırdığımız lisanlı ürünler,
çektiğimiz eziyetler gittiğimiz maçlar, her hafta üzüldüğümü sevindiğimiz anlar
gerçekten "temiz" olsun.
eğer haklılarsa sonuna kadar bu şekilde davranmaları gerekirdi
eğer yapmadık diyorlarsa dün de bu şekilde davranmalılardı
uefa + tff, fb'yi şampiyonlar liginden attığında da..
uefa bunu önceden söylemiş, tff önceden söylemiş..
iyi de bu neyi değiştirir,
eğer bir karar alıyorsanız adam gibi alın adam gibi açıklayın,
dayanağınızı da gösterin..
ayrıca yazıda neden sadece fb nin cezalandırıldığına dair bir
gerekçe de bulamadım açıkcası :)
uefa tff yi kulüpleri tehtid ediyor, herkes korkuyo
kupayı verenler mi dersin, dekoder alın diyenler mi,
lig boyunca avaz avaz bağırıp da sonradan lâl kesilenler mi..
madem bi yaptırım yapacaksın, herkese adil davran arkadaş..
önlem alıyorsan adam gibi al, göndermeyeceksen hiçbir kulübü gönderme..
birini göndermeyip diğerlerini göndermek nasıl bir anlayıştır anlam veremedim ?!
kulüpler birliğinin para düşkünü olduğu ve hepsinin kendi
çıkarlarını gösterdiği zaten yıllardır biliniyor, yeni birşey değil,
tff deki abimiz de bunu yeni öğrenmiş sanırım :)
bir de ali koça saçmalamış demiş,
gitsin ilk önce tff adam gibi karar versin,
adam diyorki tedbir olarak fb yi göndermiyoruz,
ee ts temiz mi kesin ?! ona tedbir yok mu ?
sonra fb diyor tabi ki madem göndermiyorsun liginde niye oynatıyorsun,
haksızlar mı ?
madem tedbir, ligden de düşür işte, ligin ortasında düşürmenden iyidir,
tedbir olarak şimdi düşür, hem de birinci lig takımlarına karşı mahçup olmamış olursun,
ama yok ona gücü yetmiyor değil mi sıkıyor biraz..
ali koç'un istediği de tam olarak bu,
tff nin tutarlı olması..
uefa iki gazete okudu, kararı verdi,
maşa olarak da tff yi kullandı.
olay tff nin üzerine kaldı,
tff de zaten omurgasız bir duruş sergiliyordu
devamında da iyice bocaladı..
Allah Türk futbolunun sonunu hayreder inşallah...
fenerbahçe'nin şampiyonlar ligi'ne gidemeyeceğini bir ay önceden bildiğini, ama kendilerini kurtarma çabasındaki aziz yıldırım ve yöneticilerin sarı-lacivertli takımı bile bile yaktığını söyledi. orhan salkınaz görüşmenin ayrıntılarını kaleme aldı.
türkiye futbol federasyonu'nda etkili bir yönetici... söyledikleri yenilir yutulur cinsten değil. şike soruşturması sürecinde kendilerinin kamuoyunu oylamak adına sürekli yalan söylediklerini, yaşananların hiç birinin doğru olarak aktarılmadığını söylüyor.
sadece kendilerinin değil fenerbahçe yönetiminin de sahip olduğu bilgileri kimseyle paylaşmadığını, onların da kendi camialarını oyalamak için her türlü yalanı söylediklerini iddia ediyor.
bugün yaşananların daha soruşturmanın 11. gününde, yani 14 temmuz'da belli olduğunu ama fenerbahçe yönetimin hiçbir olumlu adım atmamasının hem kendilerini hem de türk futbolu'nu zor durumda bıraktığını belirtiyor.
işte tüm detaylarıyla yaşananlar:
uefa aninda harekete geçti
3 temmuz sabahı başlayan gözaltı süreçlerinden sadece birkaç saat sonra uefa bizime temasa geçti. tüm gelişmelerle ilgili ayrıntılı raporlar istediğini, şüpheli takımların lisanslarının derhal askıya alınmasını istedi. biz kendilerinden durumun sağlıklı tespitinin yapılabilmesi için bir ay süre istedik. onlar ise, futbol sezonunun başlamak üzere olduğunu ve bize en fazla 8 günlük bir süre verebileceklerini, 12 temmuz da bizim kararımızı kendilerine bildirmemizi istediler.
futbolu yönetenlerin hali içler acisi
kulüplerle hemen toplantılar yapmaya başladık. duruma açıklık getirmemiz, türk futbolu'na atılmaya çalışılan çamuru temizlememiz gerekiyordu. ilk gün yapılan konuşmaları duysanız futbolu tümden yasaklardınız. federasyona gelen başkanlar, yöneticiler, futbol adamları "çok üzücü, ne yapacağız" demeleri gerekirken, "kim yapmıyor ki" "boş verin bunları" "merak etmeyin bir şey çıkmaz, bir haftaya üstü örtülür" gibi laflar ediyorlardı.
kendilerine durumun ciddiyetini anlattık, uefa baskısından söz ettik. ayrıca görüştüğümüz savcı ve emniyet yetkililerinin kararlılığını dile getirdik. ama kimse ciddiye almadı.
uefa kulüpleri korumak istiyordu
bu arada uefa, özellikle tutukluların kulüplerle organik ilişkisinin kesilmesi için kesin bir talimat gönderdi. uefa böyle yaparak aslında kulüpleri korumak istiyordu. yaşananların bahis şikesi skandalındaki gibi uluslar arası boyutunun bulunmaması nedeniyle tff'nin iç sorunu olduğunu belirtip, "yeter ki suç isnat edilenlerin kulüplerle organik bağını kesin, gerisini biz hallederiz" uyarısını yaptılar. biz de hemen bunu ilgili kulüplere bildirdik. kısa sürede işin ciddiyetinin farkına varan herkes konuya hassasiyetle yaklaştı. ardından soruşturma kapsamında tutuklananlarla yollar birer birer ayrılmaya başlandı.
sadece bir istisna ile. o da fenerbahçe...
fenerbahçe yönetiminin inadi
fenerbahçe yöneticileri böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, aziz yıldırım'ı kesinlikle satmayacaklarını söylediler. kendilerine bunu başkanı satmak anlamına gelmediğini, soruşturma süresince kenarda durmasının şart olduğunu, aksi takdirde uefa'nın ılımlı tavrını sertleştirebileceğini söyledik. fakat hiçbir şekilde bize yardımcı olmadılar.
aziz yıldırım da direnme yolunu seçti. gönderdiği mektuplar, avukatları ve yöneticiler aracılığı ile yaptığı açıklamalar, fenerbahçe'yi giderek içinden çıkılmaz bir kaosa sürükledi. kendisinin olmadığı bir fenerbahçe düşünemiyordu. fenerbahçe yöneticilerine verdiği talimatlar "bize bir şey olmaz. aynen devam" diyerek onları yanlış yönlendirdi. "darağacında bile fenerbahçe" gibi hamaset dolu ifadelerle camiasını oyalamayı seçti. çünkü olayların kapatılacağına o da fazlasıyla inanıyordu.
uefa 15 temmuz'da tavir aldi
15 temmuz günü uefa'dan gelen uyarı sadece fenerbahçe başlığını taşıyordu. diğer kulüplerin soruşturma sürecindeki tavrının uefa nezdinde itibar gördüğü, özellikle beşiktaş'ın yaklaşımının kendilerini memnun ettiğini belirtiyor, ancak fenerbahçe'nin direnişine anlam veremediklerini söylüyorlardı.
uefa, "şu anda yunanistan ve türkiye'de iki sıkıntılı durum var. yunanistan bir takım adımlar attı. sizler de çalışıyorsunuz. olumlu gelişmeler var. ancak soruşturmanın merkezinde yer alan fenerbahçe ile ilgili herhangi bir somut adımın atılmaması bizi rahatsız ediyor. özellikle bu takımın şampiyonlar ligi'ne katılacağını düşünürsek, kendilerinden sıcak bir yaklaşım bekliyoruz. agresif reddedişi bir kenara bırakıp, tutuklu bulunan yöneticileri ve profesyonelleri ile aralarındaki organik bağın, en azından türkiye'de devam eden yargı sürecinin sonuna kadar kesilmesini istiyoruz. tff bu konuda gerekli adımları atmak ve uefa'ya yardımcı olmaz zorundadır" ifadeleriyle bizleri sıkıştırıyordu.
isviçre toplantisi
18 temmuz'da bizi apar topar isviçre'ye çağırdılar. orada sert uyarılar yaptılar. toplantı sonrası lütfü arıboğan, sorun yok havasını yansıttı. ama gerçek öyle değildi. uefa bizi köşeye sıkıştırmaya başlamıştı. fenerbahçe'nin tavrından vazgeçmesini ve kendilerinin istediği adımları atması gerektiğini net biçimde ortaya koydular.
küfürleşme bile yaşandi
ertesi gün fenerbahçe yöneticileri ile görüşmeler yaptık. uefa'daki temasları aktardık. aziz yıldırım ve şekip mosturoğlu'nun derhal istifa etmeleri ya da görevden alınmaları gerektiğini, aksi takdirde sert yaptırımlar gelebileceğini söyledik. bir kez daha şiddetle itiraz ettiler. hatta küfürleşmeye varan tartışmalar yaşandı. fenerbahçe yönetimi üslubunu o günden sonra iyice sertleştirdi. bizi fazlasıyla sıkıntıya sokan bir sürece girildi.
bu gelişmeler üzerine ligi ve süper kupayı erteleme kararı aldık. bu kararın önceki bütün açıklamalarımızı yalanladığının elbette farkındaydık ama alternatifimiz yoktu. sorunu çözmeden oynanacak her resmi maç bizi uefa nezdinde biraz daha sıkıntıya sokacaktı.
tff'de istifa rüzgarlari
başkan yaşanan küfürleşmeler dolayıyla bozulan moraliyle erteleme kararını netleştirmeden açıklamak zorunda kaldı. o yüzden de iyice yalancı konumuna düştük. ağustos sonu dedik, eylül başını beklemek zorunda kaldık. zaten neredeyse 20 gündür kamuoyunu oyalıyorduk, orada işler iyice çıkmaza girdi.
birkaç yöneticimiz istifa etmeye bile kalkıştı. fenerbahçe yönetiminin inadı yüzünden neredeyse tff dağılıyordu. hatta dağıldı ama bize yukarılardan gelen uyarılar, mevcut süreçte futbolun başsız kalmasının, seçim yapılana kadar atanacak kayyum vs.nin işi iyice çıkmaza sokacağı uyarılarını yaptılar. yani aslına bakarsan tff yönetimi işe mecburen devam ediyor.
kulüpler birliği ayri bir âlem
bu arada bir yandan da kulüpler birliği ile mücadele ediyorduk. bize olayı örtbas etmemiz için baskı yapıp duruyorlardı. erteleme kararı bile onları çıldırttı. lig geç başlayınca lig tv'den alacakları paranın da geç geleceğini, zor durumda kalacaklarını söyleyip "5 ağustos'ta oynamak istiyoruz" diyorlardı. akıları fikirleri parada olduğu için etik değerler umurlarında bile değildi. "uefa bizi dışlar, ne kulüpler ve milli takım edirne'nin ötesine çıkamaz" dedikçe "boşver çıkmayalım. çıkanları hali ortada" deyip ambargonun bile umurlarında olmadığını söylüyorlardı. işin uluslar arası boyutu, türkiye'nin imajı, türk futbolu'nun imajı umurlarında bile olmadı. 9 eylül kararı yüzünden hepsi ağır suçlamalarda bulundular, tehditler savurdular. bize bir daha oy vermeyeceklerini bile söylediler.
uefa: dosyayi kapatiriz ama...
9 ağustos'ta uefa bir kez daha bizden yaptırım istedi. dosyayı bir daha açılmamak üzere kapatmak istediklerini ancak fenerbahçeli tutuklu idarecilerin kulüple organik bağının kesilmemesi halinde bunu yapamayacaklarını söylediler. "ya siz kendi kurallarınız doğrultusunda bu ilişkiyi kesersiniz ya da biz olaya el koymak zorunda kalırız" dediler. bize bir hafta da süre verdiler.
nihat özdemir, murat özaydınlı ve ali koç ile bu konuları defalarca konuştuk ama olumlu sonuç alamadık. ne yapacağımızı bilemez bir haldeyken hukukçularımız bize bir ara formül önerdiler. bu formüle göre fenerbahçe yönetimi kongre kararı alacaktı. kongre en azından 3 haftalık zaman kazandıracaktı. uefa'ya da "bakın kongre yapıyorlar. bağı kesecekler" mesajını iletecektik.
aziz yildirim kabul etmedi
bu formülü fenerbahçeli yöneticilere anlattık. kendi başlarına karar veremeyeceklerini, aziz yıldırım ile konuşmaları gerektiğini söylediler. ertesi gün bize kongre kararı almayacaklarını, başkanın izin vermediğini söylediler.
kendilerine durumu her şekliyle izah ettik. dedik ki "kongre kararını alın. zaten seçilen yönetim mayısa kadar görev yapacak. aziz bey o tarihe kadar aklanırsa yeniden aday olup kazanır, fenerbahçe de zarar görmez. yoksa sizi şampiyonlar ligi'ne almayacaklar. bize ağır cezalar verecekler. bizim size yardımcı olduğumuz gibi lütfen siz de bize yardımcı olun" dedik. verdikleri yanıt "çok istiyorsanız bizi düşürün" oldu. hiç adım atmadılar.
etik kurul raporuna uymadik
bu arada etik kurul raporunu tamamlayıp bize verdi. aslına bakarsanız rapor doğrultusunda yapmamız gereken hiçbir işlemi yürürlüğe koymadık. o swiss otel toplantısında konuştuğumuz tek konu "fenerbahçe'yi kongreye zorlamak için ne yapabiliriz" oldu. çünkü bugünün geleceğini biliyorduk. uefa'nın mesajı çok netti.
fenerbahçe'nin elini kolunu bağlamak amacıyla soruşturmada adı geçen herkesi tedbirli olarak disiplin kuruluna sevk etmek ve karar alma yetkilerini ortadan kaldırmak belki bir formül olabilirdi. bazı arkadaşlarımız spor dünyasının bizden karar beklediğini, üzerinde konuştuğumuz açıklamanın bizleri yerle bir edeceğini söyledi. başkan, "zaten yerle bir olmuş durumdayız. baştan beri söylediğimiz her şeyi yalanladık. ne yapacağız. durumu idare etmekten başka şansımız mı var" diyerek sert bir çıkış yaptı. sonunda o kimseyi tatmin etmeyen açıklamayı yaptık ve sonucunu beklemeye başladık.
play-off fenerbahçe içindi
kamuoyunu meşgul edebilmek için de play-off sistemini ortaya atıp, hemen kabul edilmesini sağladık. gündemi değiştirmekti amaç. bunu da başardık. kamuoyu play-off'u tartışırken biz fenerbahçe yönetimini ikna çalışmalarına devam ettik. "play-off sizin için çıkarıldı. şampiyonlar ligi'ne gidemediğiniz için uğrayacağınız kaybı bir nebze olsun telafi amaçlı" dedik. ne yazık ki planımız yürümedi, fenerbahçe'de kimse istifa etmedi. aslına bakarsanız kulüpler birliği fenerbahçe'ye o kadar büyük destek veriyordu ki, fenerbahçe yöneticileri, kendilerine hiçbir şey olmayacağından emin hale geliyorlardı. başta ilhan cavcav olmak üzere bütün başkanlara olayın ciddiyetine varın diye neredeyse yalvardık. ama dinleyen olmadı. "havuz bozulursa parayı siz mi vereceksiniz" deyip duruyorlardı.
uefa çok ciddiye aliyordu
uefa'yı birkaç gün daha oyaladık. ama ne yazık ki onlar işi fazlasıyla ciddiye alıyorlardı. işin kötüsü, uefa bizden istediği her şeyi yunanistan'dan da istemişti. ve yunan federasyonu 2 takımı isteklerini yerine gelmeyince amatör lige düşürüverdi. başkan sürekli fenerbahçeli idarecilerle konuştu, durumu defalarca anlattı, yalvardı. anlatamadı. sonunda olan bize oldu. uefa baktı ki biz harekete geçemiyoruz, pierre cornu'yu istanbul'a gönderdi. çünkü kararı vermişlerdi. fenerbahçe'yi şampiyonlar ligi'ne almayacaklardı. ama son bir inceleme yapmak istediler.
cornu kesin konuştu
cornu hem bizimle hem savcılarla konuştu, sonra gelip "fenerbahçe şampiyonlar ligi'ne giremez. sıfır tolerans ilkesine uymuyor. ne yazık ki sizler de futbolu yönetenler olarak etik değerlere uygun davranmıyorsunuz. üzerinize düşen görevleri yapmıyorsunuz. bu durumda biz gerekli müdahaleyi yapacağız. ve yapacağımız müdahale fenerbahçe ile sınırlı kalmayacak" dedi. bu sözler resmen tehditti.
başkan cornu'ya adeta yalvardı ve zaman istedi. cornu'nun tavrı çok netti. "şampiyonlar ligi kuraları çekilmeden 24 saat önce bu konuya açıklık getirilmelidir. biz uefa olarak kararımızı verdik, ama sizin bir alternatifiniz olup olmadığını görmek için raporumu ileteceğim saate kadar beklerim" dedi.
başkan bu görüşmeler sonrası çıkıp yine kamuoyunu kandırmak için "çok olumlu izlenimlerle ayrıldı" açıklamasını yapmak zorunda kaldı.
o günün gecesinde kriz toplantıları yapıldı. sabahlara kadar fenerbahçeli yöneticiler ikna edilmeye çalışıldı. bir yandan fenerbahçeli idareciler ikna edilmeye çalışılırken, bir yandan da hukukçularımız bize ne türden yaptırım uygulayabileceklerini araştırıyordu. çünkü cornu, alınacak kararın fenerbahçe'yle sınırlı olmayacağını açık açık söylemişti.
aydinlar resmen saçmaladi
fenerbahçe tabii ki yine bizi ve uyarılarımızı ciddiye almadı. "göndermeyin de görelim" bile diyenler oldu. hukukçularımız da 5-8 yıl arası men cezalarından söz edince, mehmet ali aydınlar, aslında bir ay önce yapması gerekeni yapmak zorunda kaldı ve fenerbahçe'nin şampiyonlar ligi'ne katılım hakkını iptal kararını imzaladı. bu kararı uefa'ya da bildirdi ve tepkileri beklemeye başladı.
fenerbahçe cephesi beklediğimiz gibi anında saldırıya geçti. federasyon faks ve mail yağmuruna tutuldu. aydınlar'ı o kadar bunalttılar ki, zaten stresten günlerdir uyku bile uyuyamayan adam, "uefa şampiyonlar ligi'ne çok önem veriyor" gibi saçma bir laf söyledi. sonrasında ne dediyse düzeltemedi.
cornu'nun şifresini çözemedik
ama asıl şok o değildi. biz 48 saattir cornu'nun "kararımız fenerbahçe'yle sınırlı kalmayacak" lafını çözmeye çalışıyor, ne ceza alabileceğimizi hesaplıyorduk. meğer bahsettiği karar trabzonspor'un şampiyonlar ligi'ne alınmasıymış. bize bu konuda hiçbir sır vermemişti. biz de verdiği mesajı doğru anlayamamıştık. doğrusu böyle bir şeye ihtimal de vermemiştik.
trabzonspor kararı bizi daha da zor durumda bıraktı. fenerbahçe cephesi bizi trabzonspor ile işbirliği yapmakla suçlamaya başladı. fenerbahçe camiası yine yürüyüşlere başladı.
fenerbahçe ilk kez yaptirim gördü
aslında bir iyi tarafı da oldu. fenerbahçe kulübü ilk kez bir yaptırımla karşılaştı. hem de sert bir yaptırım. bedeli en az 40 milyon euro. o zaman akıları başlarına geldi. başkan habertürk'te katıldığı ve program sonrası, yayına bağlandığında polemiğe girmediği nihat özdemir ile telefonda görüştü ve kongreden başka çözümlerinin olmadığını, artık kamuoyuna yalan söylemeyeceklerini ifade etti.
nihat özdemir istifaya zorlandi
"fenerbahçe'yi korumak uğruna her şeyi yaptık. bundan sonra hiçbir şey gizli kalmayacak, ört bas edilemeyecek, kamuoyuyla paylaşılacak" diyen aydınlar'ın net tavrı sonrası yapacak bir şey kalmadığını gören nihat özdemir istifa etti.
ipleri ele alan ali koç, duruma hakim havası vermeye çalıştı. artık kaçınılmaz olan kongreyi fark ettiği için camianın sempatisini kazanma çabasına girdi. ama devamlı yanlış yapıyor. "bizi düşürün" başvurusunu niye kabul etmediğimizi sorguluyor şimdi de.
fenerbahçe'nin başvurusu yok ki
başvurusu yok ki fenerbahçe'nin düşürelim. biri gelip, yönetici bile olsa "bizi düşürün" deyince düşürmemiz söz konusu olamaz. başkası demez mi "neye dayanarak düşürdün" diye. aklınca şark kurnazlığı yapıyor. maksat camiasına oy verenlerine sevimli görünsün.
bütün süreç boyunca taraftarlarına ve kongre üyelerine yalan söyleyen fenerbahçeli yöneticiler, şimdi kendi beceriksizliklerinin faturasını bize kesmeye çalışıyorlar.
ali koç saçmaliyor
ali koç diyor ki "ya 8-10 milyon euro'ya oyuncu alsaydık ne olacaktı?" sorarım size fenerbahçe tarihinde yıldız oyuncu alınmayan sezon var mı? yok. onlar şampiyonlar ligi'ne gidemeyeceklerini net olarak biliyorlardı. bu yüzden transfer yapmadılar. emenike'yi de bu yüzden sattılar. buları bile bile hala konuşuyorlar, camiayı provoke ediyorlar. ama artık kimse yemiyor. zaten aydınlar da artık susmama kararı verdi. "ben onları koruyorum, onlar beni fenerbahçe'den atmaya kalkışıyorlar" diyor. bu nedenle artık susmaları şart. hem ali koç öyle saçmalıyor ki, yaptığı açıklamalar resmen şikeyi itiraf. "sezon ortası düşüp 2 yıl kaybetmeyelim, şimdiden düşürün" diyor. ne yani, suçlu musunuz? hiç düşünmeden konuşuyor.
$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$
Akabinde de benim yorumum şu şekilde oldu :)
abi valla bu yazıdan anladığım zaten bizim de uzun süredir birlikte
söylediğimizi, tff nin beş para etmez oluşu ve adam gibi tutarlı konuşmalar
yapmadığı.
ne dediğini bilmez, yalan yanlışla günü kurtarmaya çalışan bir tff..
play-off ise hem günü kurtarmaya yönelik bir adımdı
çünkü fb'yi eksi puanla başlatacakları da çok önceden belliydi,
hem de kulüpler birliğinin para tutkusuna yönelik bir adımdı,
olası olarak fb düşürülürse maç sayısı artsın da havuz dolsun diye..
bence fb nin davranışı tutarlı olmuş.
ben yaptılar yapmadılar demiyorum,
yaptılarsa çıksın ortaya çeksinler cezalarını ne ikinci ligi en alt lige
düşürülsün gerekirse,
yeter ki bizim ekmek paramızı götürüp de yatırdığımız lisanlı ürünler,
çektiğimiz eziyetler gittiğimiz maçlar, her hafta üzüldüğümü sevindiğimiz anlar
gerçekten "temiz" olsun.
eğer haklılarsa sonuna kadar bu şekilde davranmaları gerekirdi
eğer yapmadık diyorlarsa dün de bu şekilde davranmalılardı
uefa + tff, fb'yi şampiyonlar liginden attığında da..
uefa bunu önceden söylemiş, tff önceden söylemiş..
iyi de bu neyi değiştirir,
eğer bir karar alıyorsanız adam gibi alın adam gibi açıklayın,
dayanağınızı da gösterin..
ayrıca yazıda neden sadece fb nin cezalandırıldığına dair bir
gerekçe de bulamadım açıkcası :)
uefa tff yi kulüpleri tehtid ediyor, herkes korkuyo
kupayı verenler mi dersin, dekoder alın diyenler mi,
lig boyunca avaz avaz bağırıp da sonradan lâl kesilenler mi..
madem bi yaptırım yapacaksın, herkese adil davran arkadaş..
önlem alıyorsan adam gibi al, göndermeyeceksen hiçbir kulübü gönderme..
birini göndermeyip diğerlerini göndermek nasıl bir anlayıştır anlam veremedim ?!
kulüpler birliğinin para düşkünü olduğu ve hepsinin kendi
çıkarlarını gösterdiği zaten yıllardır biliniyor, yeni birşey değil,
tff deki abimiz de bunu yeni öğrenmiş sanırım :)
bir de ali koça saçmalamış demiş,
gitsin ilk önce tff adam gibi karar versin,
adam diyorki tedbir olarak fb yi göndermiyoruz,
ee ts temiz mi kesin ?! ona tedbir yok mu ?
sonra fb diyor tabi ki madem göndermiyorsun liginde niye oynatıyorsun,
haksızlar mı ?
madem tedbir, ligden de düşür işte, ligin ortasında düşürmenden iyidir,
tedbir olarak şimdi düşür, hem de birinci lig takımlarına karşı mahçup olmamış olursun,
ama yok ona gücü yetmiyor değil mi sıkıyor biraz..
ali koç'un istediği de tam olarak bu,
tff nin tutarlı olması..
uefa iki gazete okudu, kararı verdi,
maşa olarak da tff yi kullandı.
olay tff nin üzerine kaldı,
tff de zaten omurgasız bir duruş sergiliyordu
devamında da iyice bocaladı..
Allah Türk futbolunun sonunu hayreder inşallah...
24 Ağustos 2011 Çarşamba
ligden çekil fenerbahçem
fenerbahçe ligden çekilmelidir !
uefa tff yi tehtid etti
tff korktu
fenere çekil dedi
kendin intihar et
fener yok dedi benim yolum doğru sen çekil
tff döndü uefa ya yok çekilmiyorlar
uefa tffye sen çek dedi
yoksa ben senin kulağını çekicem
uefa kendi karar alamadı
fenere ne derim ya haklı çıkarsa dedi
maddi manevi tazminatın altından nasıl kalkarım dedi
*
suç sabit değilse nasıl suçlu sayılabilir bir takım,
tff karar alıp yargı sonucunu bekleyeceğiz deyip de
nasıl olur da şimdi böyle bi karar alabiliyor
*
şampiyonlar ligi önemli de avrupa önemli değil mi
ne mantıkla sadece şampiyonlar ligine giden takım
hakkında yaptırımda bulunabiliniyor
neden sadece fb cezalandırılıyor da bjk ts kayrılıyor,
yetmezmiş gibi ts şampiyonlar ligine göndeliyor
onların suçsuzluğu kesin de fb mi suçlu bir tek
yarın bu takımlar da suçlu çıkarsa ne olacak
bunun hesabını kim verecek
uefa o zaman türkiyeye men cezası vermeyecek mi,
o zaman ts bjk ceza almayacak mı
*
madem öyle hiçbir takım gönderme,
madem öyle ligden de düşür fenerbahçeyi
nasıl bir zihniyettir bu
nasıl bir anlayıştır ?!
*
fenerbahçe ligden çekilmelidir,
ikinci lige düşüp,
bir yıl sonra lige buradan devam etmelidir.
fakat, öğrendiğime göre ligden çekilebilmek için
yönetim kurulundan ziyade fenerbahçe kurulu bütün
üyelerle birlikte toplanmalı ve
ortak karar almalıdır. ve bu karar alınırsa şayet
seneye fenerbahçe bir alt ligden değil, en alt ligden
başlayacaktır.
bu sebeple fenerbahçe süper ligde hiçbir maça çıkmamalı
ve tff zorunlu olarak fenerbahçeyi bir alt lige düşürmelidir.
*
fenerbahçe kulübüne ve taraftarlarına yapılan
bu saygısızlık ve haksızlık elbet karşılığını bulacaktır,
hesap sorulacaktır !
uefa tff yi tehtid etti
tff korktu
fenere çekil dedi
kendin intihar et
fener yok dedi benim yolum doğru sen çekil
tff döndü uefa ya yok çekilmiyorlar
uefa tffye sen çek dedi
yoksa ben senin kulağını çekicem
uefa kendi karar alamadı
fenere ne derim ya haklı çıkarsa dedi
maddi manevi tazminatın altından nasıl kalkarım dedi
*
suç sabit değilse nasıl suçlu sayılabilir bir takım,
tff karar alıp yargı sonucunu bekleyeceğiz deyip de
nasıl olur da şimdi böyle bi karar alabiliyor
*
şampiyonlar ligi önemli de avrupa önemli değil mi
ne mantıkla sadece şampiyonlar ligine giden takım
hakkında yaptırımda bulunabiliniyor
neden sadece fb cezalandırılıyor da bjk ts kayrılıyor,
yetmezmiş gibi ts şampiyonlar ligine göndeliyor
onların suçsuzluğu kesin de fb mi suçlu bir tek
yarın bu takımlar da suçlu çıkarsa ne olacak
bunun hesabını kim verecek
uefa o zaman türkiyeye men cezası vermeyecek mi,
o zaman ts bjk ceza almayacak mı
*
madem öyle hiçbir takım gönderme,
madem öyle ligden de düşür fenerbahçeyi
nasıl bir zihniyettir bu
nasıl bir anlayıştır ?!
*
fenerbahçe ligden çekilmelidir,
ikinci lige düşüp,
bir yıl sonra lige buradan devam etmelidir.
fakat, öğrendiğime göre ligden çekilebilmek için
yönetim kurulundan ziyade fenerbahçe kurulu bütün
üyelerle birlikte toplanmalı ve
ortak karar almalıdır. ve bu karar alınırsa şayet
seneye fenerbahçe bir alt ligden değil, en alt ligden
başlayacaktır.
bu sebeple fenerbahçe süper ligde hiçbir maça çıkmamalı
ve tff zorunlu olarak fenerbahçeyi bir alt lige düşürmelidir.
*
fenerbahçe kulübüne ve taraftarlarına yapılan
bu saygısızlık ve haksızlık elbet karşılığını bulacaktır,
hesap sorulacaktır !
15 Ağustos 2011 Pazartesi
Bir Hayvan! gördüm..
Dün akşam kız arkadaşımla birlikte kızılayda gezerken bir hayvan mağazasına gitmeye karar verdik. "Pet Shop" isimli, otantik kumpirin hemen yanında bulunan mağazaya girdik. Yanından geçenler bilir iki tane kocaman papağan dururdu orada. Elbet dikkatinizi çekmiştir, oldukça ilgi toplamışlardı. Benim dikkatimi çeken ise, bu mağazada çalışan bazılarının da o hayvanlardan farksız olduğuydu.
Kanımca papağanlardan biri çok bağırdığı ve ses yaptığı için mağazanın içinde balıkların olduğu arka tarafa götürülmüş ve kafesinin içinde orada tutuluyordu. Yanına gittiğimde de bağırmaya devam ediyordu. Tam bu sırada mağazada çalışanlardan biri (bir insan?!) gelerek yaklaşmamamız gerektiğine dair şeyler söyledi, ki burası bir çok balık akvaryumunun bulunduğu ve balıkların gözlemlenebildiği alandı, ve sonrasında papağanın kafesine vurarak ve küfürler savurarak hayvana karşı insanca?! tepkiler verdi ve arka tarafa doğru kafesi iterek uzaklaştırdı.
Yanımdan geçip giderken kendisine "hayvana bu şekilde davranmanız doğru mu?" diye sorduğumda bana dönerek pişkin bir şekilde olmayabilir dedi, sırtını dönerek uzaklaştı. E peki neden böyle davranıyorsun dediğimde oralı bile olmadı.
Ramazandır dedim, sinirimi içime attım ve olay çıkarmadan mağazadan uzaklaştık.
Ancak hayvan sevgisinden uzak bu insanların yaptıkları yanlarına kâr kalmamalı!
Hepinizi bu mağazaya giderken dikkatli olmaya ve bu kimseleri kınamaya davet ediyorum..
Yaptığım araştırmalara göre, bu tip durumlarda şikayet edeceğimiz kurum il Tarım ve Haycancılık Müdürlüğü imiş.
Aynı davranışlarının devamı durumunda mağazayı telefonla arayıp şikayetimi belirttikten sonra, aynı şekilde İl Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne de şikayet dilekçesi göndereceğim.
Sizi de insanlıktan yoksun bu tip kişilere karşı duyarlı olmaya ve hayvanlarımızı korumaya davet ediyorum.
Kanımca papağanlardan biri çok bağırdığı ve ses yaptığı için mağazanın içinde balıkların olduğu arka tarafa götürülmüş ve kafesinin içinde orada tutuluyordu. Yanına gittiğimde de bağırmaya devam ediyordu. Tam bu sırada mağazada çalışanlardan biri (bir insan?!) gelerek yaklaşmamamız gerektiğine dair şeyler söyledi, ki burası bir çok balık akvaryumunun bulunduğu ve balıkların gözlemlenebildiği alandı, ve sonrasında papağanın kafesine vurarak ve küfürler savurarak hayvana karşı insanca?! tepkiler verdi ve arka tarafa doğru kafesi iterek uzaklaştırdı.
Yanımdan geçip giderken kendisine "hayvana bu şekilde davranmanız doğru mu?" diye sorduğumda bana dönerek pişkin bir şekilde olmayabilir dedi, sırtını dönerek uzaklaştı. E peki neden böyle davranıyorsun dediğimde oralı bile olmadı.
Ramazandır dedim, sinirimi içime attım ve olay çıkarmadan mağazadan uzaklaştık.
Ancak hayvan sevgisinden uzak bu insanların yaptıkları yanlarına kâr kalmamalı!
Hepinizi bu mağazaya giderken dikkatli olmaya ve bu kimseleri kınamaya davet ediyorum..
Yaptığım araştırmalara göre, bu tip durumlarda şikayet edeceğimiz kurum il Tarım ve Haycancılık Müdürlüğü imiş.
Aynı davranışlarının devamı durumunda mağazayı telefonla arayıp şikayetimi belirttikten sonra, aynı şekilde İl Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne de şikayet dilekçesi göndereceğim.
Sizi de insanlıktan yoksun bu tip kişilere karşı duyarlı olmaya ve hayvanlarımızı korumaya davet ediyorum.
Etiketler:
hayvan,
hayvan hakları,
insan,
pet,
pet market
6 Temmuz 2011 Çarşamba
Fenergenekon: Aziz Paşayı da aldılar
Tutturmuşlar bir şike skandalı.
Okudum, dinledim ve artık yazıyorum..
Bu zamana kadar çok temiz bir ligimiz vardı da şimdi mi kirlendi.
Bu zamana kadar bütün maçlar hakkıyla kazanıldı da şimdi mi şampiyonluklar satılık oldu.
Öncelikle bu dava basit bir dava değildir. Davayı açan "özel yetkili savcı", mahkeme ise
"ağır ceza mahkemesi" ?! Bir futbol sorunu nasıl olur da federasyonu aşıp, doğrudan ağır ceza
mahkemesine gidiyor ve özel yetkili savcı tarafından idare ediliyor.
Sürecin sekiz (8) ay öncesine dayandığı açıklandı. Bunca zamandır ellerinde veri, delil yok muydu da şimdi ortaya çıktı. Biz 8 ay öncesinde 9 puan liderin gerisindeydik, 20 küsür yıldır Türkiye kupasını alamıyoruz, o kupayı almaya mı paramız yetmedi. Ya bu adamlar bu kadar basit mi elden para verecek, telefonda dinlendiklerini bildikleri halde konuşacak. Bu kadar basit değil bu işler. Yok başkan Emenike'nin hesabına para aktarmış yok kodlu konuşmuş. Bu kadar basit değil bu işler...
Hem Emenike'nin para alırken görüntüleri vardı. Madem böyle bir delil var elinizde neden serbest bıraktılar diye sorarlar adama.
Aziz Yıldırım'ı içeri almak, Fenerbahçe gibi köklü ve Türkiye'nin en öncü kulüblerinden birini itham altında bırakmak öyle kolay bir iş değildir. "Çamur atayım izi kalsın"cılık, böyle bir kulübe nasıl bu kadar kolay yapılabilir.
İstenerek ya da istenmeyerek, Fenerbahçe'ye ağır yaralar verilmektedir, kulüb büyük zararlara uğratılmaktadır. Medyada yer alank haberlerle ve "söylemlerle" Fenerbahçe maddi manevi zarara uğramıştır.
Sorgulama kapsamında dahi, şu ana kadar Fenerbahçe Spor Kulübü hiçbir şekilde bir şike iddiasıyla suçlanmamıştır. Sadece başkanımız Aziz Yıldırım gözaltına alınımştır. Başkanımız da silahlı örgütte yer almak iddiası ile suçlanmıştır. Olay buradan da anlaşılacağı gibi basit bir şike soruşturması olmamakla birlikte, ileriki zamanlarda hepbirlikte göreceğiz ki, bu olay başka soruşturmalara, başka yerler gidecek (belki de ergenekon'a bağlanacak) ve belki de başkanımız uzun süre gözaltında ya da tutuklu kalacaklardır.
Ancak tekrar belirtmek isterim ki, Fenerbahçe Spor Kulübü henüz hiçbir şike iddiasıyla suçlanmamıştır. Emniyetin yaptığı açıklamada 19 maçta şike olduğu belirtilmiş ancak hiçbir şekilde herhangi bir kulüb ismi verilmemiştir.
Eğer silahlı örgüt kurmaktan sorgulanan kişiler, gerçekten böyle bir örgüte üyelerse yargı cezasını verir. Ancak ismi geçen bu kişiler, örgüte üye olmak haricinde Fenerbahçe kulübünün çıkarı için şike yapmış mı yapmamış mı önemli olan budur. Eğer yaptılarsa, adaletin ve TFF nin vereceği hertürlü karara saygı gösteririz.
Eğer biri bir şike yaptıysa, her kim olursa olsun, hangi kulüb olursa olsun, ortaya çıkarılsın, cezası neyse çeksin. Böylelikle Türk futbolu temizlenmiş olsun. Yalnız bu temizlik, bir iki kulüble değil geçmişe ve geleceğe yönelik bütün takımların kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesi ve gerekenin yapılması ile mümkün olacaktır. Yasalarda geriye yönelik bir cezai yaptırım yok fakat TFF böyle bir yaptırım gücüne sahiptir. TFF 20 yıl geriye dönük olarak ilgili takımlara hertürlü cezai yaptırımı yapacak yetkiye sahiptir. Daha önce yapmıştır, yapamamıştır. Ancak bu saatten sonra yapmalıdır ve adaleti Türk futbolu için sağlamalıdır.
Sorulması gereken bir başka soru da, şikenin sadece bugün mü yapılmış olabileceği. Bazı kimseler, yıllardır bugünü beklediklerini, artık ligin temizleneceğini söylemekte. Bunca zaman vardı da neden bir yaptırım yapılmadı. Şike yasalarca 'suç' olmasa bile, TFF tarafından yasaktı. Öyle bir ortam yaratılıyor ki, sanki şike şimdiye kadar serbestti de 14 Nisan'dan sonra suç olmaya başladı.
Ayrıca polisin son 5 maçın sonucunu bildiği ve süreci devam ettirdiği söyleniyor. Madem bunlar önceden biliniyor ve delillendirilebiliyordu, neden ligin bitmesini bekledi, hatta ligin bitmesinden sonra bir ay geçmesini daha bekledi. Neden suçu önlemeye karşın bir önlem alınmadı, bile bile suçun yapılmasına izin verildi. Lig son 5 hafta kesilebilir, TFF maçları durdurabilir ya da iptal edebilir, ve gereken yapılabilirdi.
Bu soruşturma daha da genişleyecek, Beşiktaş Trabzonspor başta olmak üzere birçok kulüb daha bu soruşturmanın içerisine dahil olacak. Eğer şike iddiaları da doğru çıkarsa, bu tek bir takımda çıkmaz, birçok kulüb buradan zarar görür.
Ayrıca dikkat çekilmesi gereken birbaşka durum da, lig sürecinde sürekli haklarının yendiğini düşünen birçok kulüb ve kişilerin, bu soruşturma sürecinde suskun kalmaları. Normalde çoktan bağırıp çağırıp ortalığı ayağa kaldıracak olan kimseler, kulübler hâlâ suskunluğunu bozmadılar. Acaba neden susuyorlar, yoksa onların da çekindikleri başka şeyler mi var ?
Eğer bir kirli iş varsa, kirli işleri yapan kimselerin, kirli işleri yapan meslektaşları da vardır ve bu kimseler birbirlerini çok iyi tanırlar. Korkarım ki böyle bir durum mevcut olsun.
Yargı bağımsız kararını verecektir ve herkes de bu karara saygı göstermek zorundadır. Ancak TFF'nin delillere bakarak kendi bünyesinde herhandi bir karara varması düşünülemez. Ne TFF bir yargı organı dır, ne de yargılamak ve karar vermek TFF'nin haddinedir. TFF yargının sonucunu beklemelidir. Yargının sonucunu beklemeden kendisinin ceza kesmesi, yargıdan tersi bir sonuç çıktığı taktirde TFF'yi, altından kalkamayacağı bir yükün altına sokmuş olacaktır.
Sonuç olarak bir soruşturma başlatıldı gidiyor. Hepimiz merakla sonucunu bekliyoruz. Herneyse çıksın ortaya, şike yapıldıysa da yapılmadıysa da, kim nerde ne zaman yaptı, nasıl yaptı, hepsi birbir çıksın ortaya. Gerekene de cezası verilsin. Bu Fenerbahçe de olabilir, başkan Aziz Yıldırım da. Ancak daha henüz yargı bir karara varmadan, ne TFF bir sonuca varmalıdır, ne de medya ve insanlar. Fenerbahçe haklı çıktığı taktirde, böyle bir lekeden maddi manevi çok büyük kayıplara haksızca uğramış olacaktır.
Temennim odur ki, Fenerbahçemiz bu olaylardan alnının akıyla tertemiz çıkacaktır.
Tertemiz, alın teriyle alınmış nice kupalara, şampiyonluklara koşacaktır.
Saygılarımla..
06/07/2010
Orhun DALABASMAZ
Okudum, dinledim ve artık yazıyorum..
Bu zamana kadar çok temiz bir ligimiz vardı da şimdi mi kirlendi.
Bu zamana kadar bütün maçlar hakkıyla kazanıldı da şimdi mi şampiyonluklar satılık oldu.
Öncelikle bu dava basit bir dava değildir. Davayı açan "özel yetkili savcı", mahkeme ise
"ağır ceza mahkemesi" ?! Bir futbol sorunu nasıl olur da federasyonu aşıp, doğrudan ağır ceza
mahkemesine gidiyor ve özel yetkili savcı tarafından idare ediliyor.
Sürecin sekiz (8) ay öncesine dayandığı açıklandı. Bunca zamandır ellerinde veri, delil yok muydu da şimdi ortaya çıktı. Biz 8 ay öncesinde 9 puan liderin gerisindeydik, 20 küsür yıldır Türkiye kupasını alamıyoruz, o kupayı almaya mı paramız yetmedi. Ya bu adamlar bu kadar basit mi elden para verecek, telefonda dinlendiklerini bildikleri halde konuşacak. Bu kadar basit değil bu işler. Yok başkan Emenike'nin hesabına para aktarmış yok kodlu konuşmuş. Bu kadar basit değil bu işler...
Hem Emenike'nin para alırken görüntüleri vardı. Madem böyle bir delil var elinizde neden serbest bıraktılar diye sorarlar adama.
Aziz Yıldırım'ı içeri almak, Fenerbahçe gibi köklü ve Türkiye'nin en öncü kulüblerinden birini itham altında bırakmak öyle kolay bir iş değildir. "Çamur atayım izi kalsın"cılık, böyle bir kulübe nasıl bu kadar kolay yapılabilir.
İstenerek ya da istenmeyerek, Fenerbahçe'ye ağır yaralar verilmektedir, kulüb büyük zararlara uğratılmaktadır. Medyada yer alank haberlerle ve "söylemlerle" Fenerbahçe maddi manevi zarara uğramıştır.
Sorgulama kapsamında dahi, şu ana kadar Fenerbahçe Spor Kulübü hiçbir şekilde bir şike iddiasıyla suçlanmamıştır. Sadece başkanımız Aziz Yıldırım gözaltına alınımştır. Başkanımız da silahlı örgütte yer almak iddiası ile suçlanmıştır. Olay buradan da anlaşılacağı gibi basit bir şike soruşturması olmamakla birlikte, ileriki zamanlarda hepbirlikte göreceğiz ki, bu olay başka soruşturmalara, başka yerler gidecek (belki de ergenekon'a bağlanacak) ve belki de başkanımız uzun süre gözaltında ya da tutuklu kalacaklardır.
Ancak tekrar belirtmek isterim ki, Fenerbahçe Spor Kulübü henüz hiçbir şike iddiasıyla suçlanmamıştır. Emniyetin yaptığı açıklamada 19 maçta şike olduğu belirtilmiş ancak hiçbir şekilde herhangi bir kulüb ismi verilmemiştir.
Eğer silahlı örgüt kurmaktan sorgulanan kişiler, gerçekten böyle bir örgüte üyelerse yargı cezasını verir. Ancak ismi geçen bu kişiler, örgüte üye olmak haricinde Fenerbahçe kulübünün çıkarı için şike yapmış mı yapmamış mı önemli olan budur. Eğer yaptılarsa, adaletin ve TFF nin vereceği hertürlü karara saygı gösteririz.
Eğer biri bir şike yaptıysa, her kim olursa olsun, hangi kulüb olursa olsun, ortaya çıkarılsın, cezası neyse çeksin. Böylelikle Türk futbolu temizlenmiş olsun. Yalnız bu temizlik, bir iki kulüble değil geçmişe ve geleceğe yönelik bütün takımların kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesi ve gerekenin yapılması ile mümkün olacaktır. Yasalarda geriye yönelik bir cezai yaptırım yok fakat TFF böyle bir yaptırım gücüne sahiptir. TFF 20 yıl geriye dönük olarak ilgili takımlara hertürlü cezai yaptırımı yapacak yetkiye sahiptir. Daha önce yapmıştır, yapamamıştır. Ancak bu saatten sonra yapmalıdır ve adaleti Türk futbolu için sağlamalıdır.
Sorulması gereken bir başka soru da, şikenin sadece bugün mü yapılmış olabileceği. Bazı kimseler, yıllardır bugünü beklediklerini, artık ligin temizleneceğini söylemekte. Bunca zaman vardı da neden bir yaptırım yapılmadı. Şike yasalarca 'suç' olmasa bile, TFF tarafından yasaktı. Öyle bir ortam yaratılıyor ki, sanki şike şimdiye kadar serbestti de 14 Nisan'dan sonra suç olmaya başladı.
Ayrıca polisin son 5 maçın sonucunu bildiği ve süreci devam ettirdiği söyleniyor. Madem bunlar önceden biliniyor ve delillendirilebiliyordu, neden ligin bitmesini bekledi, hatta ligin bitmesinden sonra bir ay geçmesini daha bekledi. Neden suçu önlemeye karşın bir önlem alınmadı, bile bile suçun yapılmasına izin verildi. Lig son 5 hafta kesilebilir, TFF maçları durdurabilir ya da iptal edebilir, ve gereken yapılabilirdi.
Bu soruşturma daha da genişleyecek, Beşiktaş Trabzonspor başta olmak üzere birçok kulüb daha bu soruşturmanın içerisine dahil olacak. Eğer şike iddiaları da doğru çıkarsa, bu tek bir takımda çıkmaz, birçok kulüb buradan zarar görür.
Ayrıca dikkat çekilmesi gereken birbaşka durum da, lig sürecinde sürekli haklarının yendiğini düşünen birçok kulüb ve kişilerin, bu soruşturma sürecinde suskun kalmaları. Normalde çoktan bağırıp çağırıp ortalığı ayağa kaldıracak olan kimseler, kulübler hâlâ suskunluğunu bozmadılar. Acaba neden susuyorlar, yoksa onların da çekindikleri başka şeyler mi var ?
Eğer bir kirli iş varsa, kirli işleri yapan kimselerin, kirli işleri yapan meslektaşları da vardır ve bu kimseler birbirlerini çok iyi tanırlar. Korkarım ki böyle bir durum mevcut olsun.
Yargı bağımsız kararını verecektir ve herkes de bu karara saygı göstermek zorundadır. Ancak TFF'nin delillere bakarak kendi bünyesinde herhandi bir karara varması düşünülemez. Ne TFF bir yargı organı dır, ne de yargılamak ve karar vermek TFF'nin haddinedir. TFF yargının sonucunu beklemelidir. Yargının sonucunu beklemeden kendisinin ceza kesmesi, yargıdan tersi bir sonuç çıktığı taktirde TFF'yi, altından kalkamayacağı bir yükün altına sokmuş olacaktır.
Sonuç olarak bir soruşturma başlatıldı gidiyor. Hepimiz merakla sonucunu bekliyoruz. Herneyse çıksın ortaya, şike yapıldıysa da yapılmadıysa da, kim nerde ne zaman yaptı, nasıl yaptı, hepsi birbir çıksın ortaya. Gerekene de cezası verilsin. Bu Fenerbahçe de olabilir, başkan Aziz Yıldırım da. Ancak daha henüz yargı bir karara varmadan, ne TFF bir sonuca varmalıdır, ne de medya ve insanlar. Fenerbahçe haklı çıktığı taktirde, böyle bir lekeden maddi manevi çok büyük kayıplara haksızca uğramış olacaktır.
Temennim odur ki, Fenerbahçemiz bu olaylardan alnının akıyla tertemiz çıkacaktır.
Tertemiz, alın teriyle alınmış nice kupalara, şampiyonluklara koşacaktır.
Saygılarımla..
06/07/2010
Orhun DALABASMAZ
Etiketler:
Aziz Yıldırım,
ergenekon,
Fenerbahçe,
fenergenekon,
Şike,
TFF
10 Nisan 2011 Pazar
düşünmek ve gerçekleştirmek
Çok düşünürüz.. Hatta bazen o kadar düşünürüz ki, ne düşündüğümüzü bile unuturuz..
Düşüncelerimizin bir kısmını gerçekleştirebilir, bir kısmını ise zihnimiz tavan arasına atar yıllanmaya bırakırız. Genelde düşündüklerimizin çok az bir kısmını gerçekleştirebiliriz. Çünkü düşünmek bir saniyemizi bile almazken, bazı düşünceleri gerçekleştirebilmek yıllarımızı, hatta, bir ömrümüzü bile alabilir.
Peki düşünmek ve gerçekleştirmek arasında insanlar için nasıl farklılıklar vardır? Mesela, herşeyi düşünebilir veya düşündüğümüz herşeyi gerçekleştirebilir miyiz? Bu sorunun cevabı tabi ki hayır. Çünkü düşünmek için yaratıcı olmak, yaratıcı fikirlerden beslenmek gerekirken, gerçekleştirmek için ise, çok daha fazlası gerekir: zaman, para, yardım, inanç, kararlılık, ahlaksal uygunluk... Öyleyse düşünmek her zaman daha hızlı ve daha kolaydır. Ancak bu demek değildir ki, her istediğimizi düşünebiliriz, ya da gerçekleştirebiliriz.
İşte tam burada neyi düşündüğümüz veya neyi gerçekleştirmek istediğimiz devreye doğru şeyler değildir. Neyin doğru olduğu neyin olmadığı konusuna girmeyeceğim; çünkü bu konular kişiden kişiye değişir, fikre, karaktere özgüdür. Benim bahsetmek istediğim, düşünmekle gerçekleştirmek arasındaki ilişkinin ciddiyeti.
Düşünce genelde icraat kadar tehlikeli değildir. Sonuç olarak somut bir eylemden çok soyut olan, ve kişiyi bağlayan bir olgu söz konusudur. Ancak düşünce eylemin somutlaştırılmasını bire bir etkiler ve hatta potansiyel icraatçı yapar. Gelin bir örnekle açıklayayım; genelde örnekleri verirken uç örneklerden yararlanırım ki, karşımdaki aradaki farkı ve anlatmak istediğimi rahat görsün. Örneğin "bir insanı öldürmek" eylemi hoş bir eylem değildir ve gerçekleştirilmesi suçtur ve günahtır. Ancak "bir insanı öldürmek" düşüncesi en azından suç değildir (günah mıdır bilemiyorum).
Bir kimsenin bu eylemi gerçekleştirmesi affedilemez; ancak düşünmesi bir yere kadar mazur görülebilir. Çünkü, bir kimse bu eylemi gerçekleştirmese bile, düşünmekle potansiyel eylemci olmaktadır. Ancak kimse "düşünce suçlusu" olarak yargılayamaz. Çünkü düşünceler bireyseldir ve sadece kişiyi bağlar, ancak eylemler kişiden çıkar toplumu ilgilendiren bir hal alır.
Unutulmamalıdır ki, her düşünce eylemle sonuçlanmaz, ancak her eylem bir düşüncenin sonucudur..
Düşüncelerimizin bir kısmını gerçekleştirebilir, bir kısmını ise zihnimiz tavan arasına atar yıllanmaya bırakırız. Genelde düşündüklerimizin çok az bir kısmını gerçekleştirebiliriz. Çünkü düşünmek bir saniyemizi bile almazken, bazı düşünceleri gerçekleştirebilmek yıllarımızı, hatta, bir ömrümüzü bile alabilir.
Peki düşünmek ve gerçekleştirmek arasında insanlar için nasıl farklılıklar vardır? Mesela, herşeyi düşünebilir veya düşündüğümüz herşeyi gerçekleştirebilir miyiz? Bu sorunun cevabı tabi ki hayır. Çünkü düşünmek için yaratıcı olmak, yaratıcı fikirlerden beslenmek gerekirken, gerçekleştirmek için ise, çok daha fazlası gerekir: zaman, para, yardım, inanç, kararlılık, ahlaksal uygunluk... Öyleyse düşünmek her zaman daha hızlı ve daha kolaydır. Ancak bu demek değildir ki, her istediğimizi düşünebiliriz, ya da gerçekleştirebiliriz.
İşte tam burada neyi düşündüğümüz veya neyi gerçekleştirmek istediğimiz devreye doğru şeyler değildir. Neyin doğru olduğu neyin olmadığı konusuna girmeyeceğim; çünkü bu konular kişiden kişiye değişir, fikre, karaktere özgüdür. Benim bahsetmek istediğim, düşünmekle gerçekleştirmek arasındaki ilişkinin ciddiyeti.
Düşünce genelde icraat kadar tehlikeli değildir. Sonuç olarak somut bir eylemden çok soyut olan, ve kişiyi bağlayan bir olgu söz konusudur. Ancak düşünce eylemin somutlaştırılmasını bire bir etkiler ve hatta potansiyel icraatçı yapar. Gelin bir örnekle açıklayayım; genelde örnekleri verirken uç örneklerden yararlanırım ki, karşımdaki aradaki farkı ve anlatmak istediğimi rahat görsün. Örneğin "bir insanı öldürmek" eylemi hoş bir eylem değildir ve gerçekleştirilmesi suçtur ve günahtır. Ancak "bir insanı öldürmek" düşüncesi en azından suç değildir (günah mıdır bilemiyorum).
Bir kimsenin bu eylemi gerçekleştirmesi affedilemez; ancak düşünmesi bir yere kadar mazur görülebilir. Çünkü, bir kimse bu eylemi gerçekleştirmese bile, düşünmekle potansiyel eylemci olmaktadır. Ancak kimse "düşünce suçlusu" olarak yargılayamaz. Çünkü düşünceler bireyseldir ve sadece kişiyi bağlar, ancak eylemler kişiden çıkar toplumu ilgilendiren bir hal alır.
Unutulmamalıdır ki, her düşünce eylemle sonuçlanmaz, ancak her eylem bir düşüncenin sonucudur..
30 Mart 2011 Çarşamba
Bütün aynalar masum mu ?!
Günümüzde her taraf BBG evi gibi ama farkında değiliz..
Yolda yürürken bile kimi zaman başımızı kaldırıp bakmıyoruz etrafa..
Kimi zaman önünden geçtiğimiz aynaların önünde durup saçımızı düzeltiyoruz, üstümüze başımıza çeki düzen veriyoruz..
Peki bu aynalar masumane aynalar mı yoksa filmlerde gördüğümüz sorgu odalarında bulunan bir tarafı ayna diğer tarafı cam olan aynalar mı...
İşte bu konu hakkında abimden aldığım bir e-postayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Çok basit bir yöntemle anlamak mümkün;
İlk görselde basit bir ayna görmektesiniz, parmağınızı aynaya dokundurduğunuzda parmağınızla yansıması arasında bir aralık bulunuyor:
Ancak bu aralık ayna + cam olarak kullanılanarda gözlemlenemiyor..
Kaynak: Ersin US
Yolda yürürken bile kimi zaman başımızı kaldırıp bakmıyoruz etrafa..
Kimi zaman önünden geçtiğimiz aynaların önünde durup saçımızı düzeltiyoruz, üstümüze başımıza çeki düzen veriyoruz..
Peki bu aynalar masumane aynalar mı yoksa filmlerde gördüğümüz sorgu odalarında bulunan bir tarafı ayna diğer tarafı cam olan aynalar mı...
İşte bu konu hakkında abimden aldığım bir e-postayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Çok basit bir yöntemle anlamak mümkün;
İlk görselde basit bir ayna görmektesiniz, parmağınızı aynaya dokundurduğunuzda parmağınızla yansıması arasında bir aralık bulunuyor:
Ancak bu aralık ayna + cam olarak kullanılanarda gözlemlenemiyor..
Kaynak: Ersin US
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)