Basit bir matematiksel hesapla başlayayım yazıma. Ortalama bir insan ömrünü 60 yıl olarak var sayıyorum ve diyorum ki, ömrünüz boyunca günde 8 saatinizi uykuya ayırıyorsanız, hayatınızın 3te 1ini yani 60 yılınızın 20 yılını yatağınızda, uyku halinde geçiriyorsunuz demektir. Günde 6saat uyuyorsanız da 15yılınızı..
Şimdi bir düşünün, gün geliyor arkadaşlarınıza, sevdiklerinize 5 dakikanızı ayıramazken, koskoca 20 yılı yatağınızda uyuyarak geçiriyorsunuz.. Kim bilir belki de hep uykusuzluktan şikayet edip, daha çok vaktim olsa da daha fazla uyusam diyorsunuz..
Orta yaşı geçmiş insanlara sorulan “kaç yaşındasınız?” sorusunun şakayla karışık cevabı “geceleri saymazsan 30” olabiliyor, her ne kadar 60 yaşında olsalar da. Her şakada bir gerçek payı vardır ya, aslına bakarsanız bu konuda da öyle. Yani 60 yaşına gelmiş bir kişi, hayatının 20 yılını uyuyarak geçirdikten sonra ben 60 yıl yaşadım diyebilir mi gerçekten de? O kişi 60 yıl yaşamış mıdır yoksa, 40 yıl yaşayıp 20 yıl uyumuş mudur..
Uyku halinde bilincimiz tamamen veya büyük bir yüzdeyle kapanıyor ve hayattan soyutlanıyoruz. Uyanık haldeyken yaptığımız hiçbir aktiviteyi gerçekleştiremiyoruz ve sadece uyuyoruz. Yani biyolojik olarak nefes alıp verme dışında yaşamak kelimesine anlamını verecek hiçbir hayatsal faaliyette bulunmuyoruz. Bu durumda uyuyan biri yaşıyorum diyemez. Çünkü yaşadığına dair herhangi bir izlenim yoktur. Uyurken ne kitap okuyabilir, ne film izleyebilir, ne mutlu olabilir ne de üzülebilir..
Hayat iyisiyle, kötüsüyle, acısıyla, tatlısıyla güzel diyoruz ya da öyle olmasını umuyoruz. Öyleyse hayat dolu olmak için hayatı sonuna kadar yaşamamız lazım ve yaşamamız için de uyanık olmamız lazım. Hayatın tadını çıkartmak, daha çok yaşamak, yapacaklarımıza kendimize ve sevdiklerimize daha çok zaman ayırmak için uykumuzdan fedakarlık etmemiz gerekiyor.
Unutmayın, ne kadar çok uyuyorsanız o kadar az yaşıyorsunuzdur..
4 Ocak 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder