mahalle baskısını yasallaştırma yoluna gidiliyor,
kendi aralarında bile birlik değiller birinin dediğini diğeri yalanlıyor
sana ne milletin nasıl yaşadığından sana mı kalmış bekçiliğini yapmak,
sen önce 15 yaşındaki savunmasız kız çocuklarına toplu tecavüz edenlerle ilgilen,
hepsi dışarıda rahatça geziyor, reşit olan ve istekleri doğrultusunda yaşayan insanlara karışma..
savunmasız 14-15 yaşlarındaki kız çocuklarına tecavüz edenleri "rızası var" diyerek serbest bırakıyorsan,
reşit olan kız çocuklarının "rızaları" ile erkek arkadaşlarıyle birlikte kalmalarına da ses çıkartamazsın !!
son senelerde kadın cinayetleri, kadına şiddet, tecavüz vakaları tavan yaptı,
bunlarla ilgilen, bunlara çözüm bul önce !
hayır yani bir de sadece öğrenciler için mi geçerli yoksa öğrenci olmayanlar için de birşeyler
düşündün mü çok merak ediyorum, evimize kadar girmeye ne hakkın var senin ?
bilgisayarlara "şehven" döküman yerleştiren,
evlere "şehven" kız mı yerleştirecek,
yoksa sağa sola prezervatif de atacak mı ?
zaten minareyi çalacak kılıfı hazırladı şimdiden,
"terör yuvası mı nedir nereden bileyim, hele bi girip bakayım" diyecek..
bir de milleti birbirine düşürüyor, komşunu sat, ispiyonla diyorsun..
insaları bölüyor, birbirlerinden uzaklaştırıyorsun..
nasıl bir başbakan böyle bir cümle söyleyebilir ya, "senin kızın olsa sen napardın,
uygun görüyorsan sana hayırlı olsun o zaman" vs..
yaparım yapmam o sana kalmamış..
ben istemem ama başkası isteyebilir, sana ne be adam !!
madem özgürlüklerden yanasınız,
sonuna kadar özgürlüklere destek verelim hep birlikte,
karışmayın ama kimseye, kendi düşüncenize göre insanların yaşamına müdahale etmeyin..
insanları doğrudan zan altında bırakıyorsunuz,
iki genç bir araya geldiğinde sadece cinsel içerikli eylemlerde mi bulunmak zorundadır,
bu nasıl bir zihniyettir nasıl bir bakış açısıdır?
demek ki sizin bakış açınız bu şekilde,
bir kadınla aynı odada kalırsanız ne yapacağınız belli değil demek ki..
dini siyasete alet ediyorsunuz, herkes senin dinine inanıp senin gibi düşünmek zorunda mı
nerede kaldı özgürlükçü yaklaşım, bütün engelleri kaldırmak ?
dini o kadar çok ağzınıza sakız ediyorsunuz ki, herşeyi dine bağlıyor, dincilik yapıyorsunuz..
biri birşeye itiraz etti mi olayı türbana, dini bi kurala çekip oradan yürüyorsunuz..
din hoşgörü emrediyor, özgürlük emrediyor.. sizde mi var din anlayışı ?
din hiçbir siyasetçinin işi değildir, dinde vardır yoktur seni ilgilendirmez,
sen yasalara göre, insan haklarına göre, özgürlükçü yaklaşımlar ile yönetmek durumundasın ülkeyi.
önce türban dediniz, tamam serbest olsun, ama baktınız buradan iş çıkmayacak hoop yeni gündem,
kızlı erkekli kalıyorlar...
kesin niyet torbaları var bunların, sıkıştıkça ellerini atıp yeni bir gündem çıkartıyorlar..
mhp'yi de arkanıza alıyorsunuz kendiliğinden,
mhp bugün çıkar ortalığı karıştırdı der, ama böyle bir yasal düzenleme yapılırsa onaylar !!
muhafazakar kesimi arkasına alacağını bilerek rahatça yapıyor istediklerini..
kendi düşünceleri de bu yönde olduğu için doğal karşılıyorlar ve ses çıkarmıyorlar..
tabii ki bu arada T.C. ibaresini Atatürk resmini kaldırır devlet nişanından ama bunlar önemsizdir..
tecavüzcüler serbest dolaşır, elalem marsa gider biz terse ama bunlar çok doğaldır..
sıradanlaşmıştır artık...
ha bu arada, o muhabir de sn başbakan'a sormalıdır, senin çocuğuna toplu tecavüz etseler,
ve sonra serbest bıraksalar bir de "rızası vardı" deseler, senin hoşuna gider miydi,
haydi hayırlı olsun madem..
6 Kasım 2013 Çarşamba
Mahalle baskısı yasallaşıyor !
Etiketler:
başbakan,
din,
kızlı erkekli,
mahalle baskısı,
siyaset,
tecavüz,
terör
Türban sakızı
ben de çok bilgili sayılmam,
dindar değilim tamam, ama dinci hiç mi hiç değilim,
yani dini siyasete ona buna kullanıp da ağzımda sakız yapmıyorum,
her bir olayı tesettüre bağlayıp olaydan sıyrılmaya çalışmıyorum..
kendimi biliyorum, dinin gereklerini tamamını hatta birçoğunu yerine getirmediğimi de biliyorum,
5vakit farzdır, bir cumaları bir de bayram namazlarını kılarım,
tamam şarap içmem ama giderim biramı rakımı içerim..
birbirleriyle çelişiyor belki yaptıklarım ama bunu "benim kendime göre inancım böyle" diye yapmıyorum,
din "böyle olmasını emrediyor ama ben hatalı olduğunu bilmeme rağmen böyle yapıyorum" diyorum...
her emrini gerçekleştirmem belki ama dinin temel derslerini, duygularını ve ahlakını aldığımı düşünüyorum,
insanlara davranırken adil, hoşgörülü, iyi niyetli olmaya çalışıyorum,
kötü söz söylememeye çalışıyorum, yalan söylememeye, başkalarına zarar vermemeye,
onları üzmemeye çalışıyorum..
yaptığım ve dinin emretmediği şeyler ise kendimden başka kimseye zarar vermiyor,
içiyorsam kendime, namaz kılmıyorsam kendime, başıım örtmüyorsam kendime vs..
(içip saçmalayıp da başkalarına zarar verenlerden, alkollü araç kullanıp ölümlere yol açanlardan olmadığımı belirterek..)
öyleyse, ki dinin emrettiği de budur, her türlü hoşgörü sahibi olmaktır önemli olan,
inanırsın inanmazsın, yaşayan diğer insanlara saygı göstermek mecburiyetindesin..
olay örtünmek örtünmemek, tesettürün serbest olup olmaması değil,
bence olsun herkes istediği şekilde yaşasın giysin çıkarsın,
ama daha fazla dini malzeme olarak kullanmasın..
kendileri gibi olmayanlara pis, kirli diyerek ötekileştirmesinler,
sadece kendilerini en üst görmesinler..
tamam müslümanlık en son, en doğru en yüce dindir, (müslümanlığa inanlara göre)
kendileri bu şekilde düşündükleri için müslüman olmayanları ötekileştirme yoluna gitmesinler,
inançlarına düşüncelerine yaşam tarzlarına karışmasınlar...
türban isteyene serbest olurken, istemeyene de zorunlu olmasın !
örtünenler kadar örtünmeyenleri de savun koru o zaman,
tayin, atama yapacakken eşinin başına bakma,
okuldaki başı açık öğretmenlere baskı yapma!
doğrudan değil mahalle baskısı yolu ile yapılıyor bunlar,
onlar gibi olmaya zorunlu seçmeli olarak yönlendiriliyorlar..
yarın bir gün de yasalaşır bu mahalle baskısı rejimi demedi demeyin..
kutsal kitaplar okuyanın yorumuna göre değişiyor,
aslında bu kutsal kitapların temeli,
yani somut net kurallar yok, soyut anlatımlar var..
böylece her döneme, her asıra hitap edebiliyor..
aslında herkesin kendisinin okuyup anlam çıkarması
ona göre yaşaması gerekiyor, ancak okumayı bilmediğimiz için,
din alimlerine bakıyoruz... tarikatlar da burada çıkıyor zaten,
farklı gruplar aynı kitabı farklı şekillerde yorumladıkları ve farklı yollar çizdikleri için,
farklı tarikatlar ortaya çıkıyor ki tarikat da yol demek..
son olarak;
#1 başörtüsünün farz olduğunu düşünmüyorum (okuduklarımdan yola çıkarak),
daha detaylı bilgi sahibi olan birine danışmanın gerektiğini de söyleyerek şunları belirteyim,
başörtüsü zamanında asil, zengin, hür kadınların, köle kadınlardan ayrılması için çıkarılmış,
kölelerin örtünmesi yasakmış, bu şekilde görünce anlıyormuşsunuz.. yani din emrinden ziyade
bir sosyal sınıf göstergesi imiş..
kadınlar hür ve cariyeler diye ikiye ayrılırmış, hürler kapanır cariyeler erkekler kadar mahrem yerlerini
kapatırlarmış, hatta cariyelerin örtünmeleri yasakmış, Halife Ömer'in namaz kılarken başını örten bir
cariyerin başını açtığı ve sen hür kadınlara mı özeniyorsun diyerek azarladığı biliniyor..
yani örtünmek dinin bir gereği emri değildir, olsa idi belirli bir sınıfa özgü olamazdı çünkü din
bütün kadınları kapsar hür olanları değil...
Ayrıca Nur 31'deki kapama emri de göğüs için imiş, baş için değil..
bu arada tesettürün kelime anlamı zorla baskı ile kapanma kapatma demek imiş..
ek bilgi olarak da şunu söyleyeim, eskiden bu hür kadınlara serbest denirmiş,
ser: baş demek oluyor, best: bağlanmış,
yani başı bağlanmış olmak hür olmanın göstergesi oluyor..
düşünün eğer hürlerin başı açık, kölelerin kapalı olması durumu söz konusu olsaydı belki de
şu an hiçbir sorun olmayacaktı..
#2 alkolün haram olması konusunda da iki farklı görüş söz konusu imiş, (farklı tarikat yorumları)
birincisi her türlü alkolün haram oluşu,
ikincisi de şarabın kesinlikle haram iken diğer içkilerin mekruh olduğu..
(yani olmasa daha iyi olur şeklinde)
kaynak: İslam nasıl yozlaştırıldı (Yaşar Nuri Öztürk)
dindar değilim tamam, ama dinci hiç mi hiç değilim,
yani dini siyasete ona buna kullanıp da ağzımda sakız yapmıyorum,
her bir olayı tesettüre bağlayıp olaydan sıyrılmaya çalışmıyorum..
kendimi biliyorum, dinin gereklerini tamamını hatta birçoğunu yerine getirmediğimi de biliyorum,
5vakit farzdır, bir cumaları bir de bayram namazlarını kılarım,
tamam şarap içmem ama giderim biramı rakımı içerim..
birbirleriyle çelişiyor belki yaptıklarım ama bunu "benim kendime göre inancım böyle" diye yapmıyorum,
din "böyle olmasını emrediyor ama ben hatalı olduğunu bilmeme rağmen böyle yapıyorum" diyorum...
her emrini gerçekleştirmem belki ama dinin temel derslerini, duygularını ve ahlakını aldığımı düşünüyorum,
insanlara davranırken adil, hoşgörülü, iyi niyetli olmaya çalışıyorum,
kötü söz söylememeye çalışıyorum, yalan söylememeye, başkalarına zarar vermemeye,
onları üzmemeye çalışıyorum..
yaptığım ve dinin emretmediği şeyler ise kendimden başka kimseye zarar vermiyor,
içiyorsam kendime, namaz kılmıyorsam kendime, başıım örtmüyorsam kendime vs..
(içip saçmalayıp da başkalarına zarar verenlerden, alkollü araç kullanıp ölümlere yol açanlardan olmadığımı belirterek..)
öyleyse, ki dinin emrettiği de budur, her türlü hoşgörü sahibi olmaktır önemli olan,
inanırsın inanmazsın, yaşayan diğer insanlara saygı göstermek mecburiyetindesin..
olay örtünmek örtünmemek, tesettürün serbest olup olmaması değil,
bence olsun herkes istediği şekilde yaşasın giysin çıkarsın,
ama daha fazla dini malzeme olarak kullanmasın..
kendileri gibi olmayanlara pis, kirli diyerek ötekileştirmesinler,
sadece kendilerini en üst görmesinler..
tamam müslümanlık en son, en doğru en yüce dindir, (müslümanlığa inanlara göre)
kendileri bu şekilde düşündükleri için müslüman olmayanları ötekileştirme yoluna gitmesinler,
inançlarına düşüncelerine yaşam tarzlarına karışmasınlar...
türban isteyene serbest olurken, istemeyene de zorunlu olmasın !
örtünenler kadar örtünmeyenleri de savun koru o zaman,
tayin, atama yapacakken eşinin başına bakma,
okuldaki başı açık öğretmenlere baskı yapma!
doğrudan değil mahalle baskısı yolu ile yapılıyor bunlar,
onlar gibi olmaya zorunlu seçmeli olarak yönlendiriliyorlar..
yarın bir gün de yasalaşır bu mahalle baskısı rejimi demedi demeyin..
kutsal kitaplar okuyanın yorumuna göre değişiyor,
aslında bu kutsal kitapların temeli,
yani somut net kurallar yok, soyut anlatımlar var..
böylece her döneme, her asıra hitap edebiliyor..
aslında herkesin kendisinin okuyup anlam çıkarması
ona göre yaşaması gerekiyor, ancak okumayı bilmediğimiz için,
din alimlerine bakıyoruz... tarikatlar da burada çıkıyor zaten,
farklı gruplar aynı kitabı farklı şekillerde yorumladıkları ve farklı yollar çizdikleri için,
farklı tarikatlar ortaya çıkıyor ki tarikat da yol demek..
son olarak;
#1 başörtüsünün farz olduğunu düşünmüyorum (okuduklarımdan yola çıkarak),
daha detaylı bilgi sahibi olan birine danışmanın gerektiğini de söyleyerek şunları belirteyim,
başörtüsü zamanında asil, zengin, hür kadınların, köle kadınlardan ayrılması için çıkarılmış,
kölelerin örtünmesi yasakmış, bu şekilde görünce anlıyormuşsunuz.. yani din emrinden ziyade
bir sosyal sınıf göstergesi imiş..
kadınlar hür ve cariyeler diye ikiye ayrılırmış, hürler kapanır cariyeler erkekler kadar mahrem yerlerini
kapatırlarmış, hatta cariyelerin örtünmeleri yasakmış, Halife Ömer'in namaz kılarken başını örten bir
cariyerin başını açtığı ve sen hür kadınlara mı özeniyorsun diyerek azarladığı biliniyor..
yani örtünmek dinin bir gereği emri değildir, olsa idi belirli bir sınıfa özgü olamazdı çünkü din
bütün kadınları kapsar hür olanları değil...
Ayrıca Nur 31'deki kapama emri de göğüs için imiş, baş için değil..
bu arada tesettürün kelime anlamı zorla baskı ile kapanma kapatma demek imiş..
ek bilgi olarak da şunu söyleyeim, eskiden bu hür kadınlara serbest denirmiş,
ser: baş demek oluyor, best: bağlanmış,
yani başı bağlanmış olmak hür olmanın göstergesi oluyor..
düşünün eğer hürlerin başı açık, kölelerin kapalı olması durumu söz konusu olsaydı belki de
şu an hiçbir sorun olmayacaktı..
#2 alkolün haram olması konusunda da iki farklı görüş söz konusu imiş, (farklı tarikat yorumları)
birincisi her türlü alkolün haram oluşu,
ikincisi de şarabın kesinlikle haram iken diğer içkilerin mekruh olduğu..
(yani olmasa daha iyi olur şeklinde)
kaynak: İslam nasıl yozlaştırıldı (Yaşar Nuri Öztürk)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)